Güzel sözler | Fýkra | Hikaye | Þiir - Þair| Þarký sözleri | Türküler | Sohbet odalarý | Rüya | Saðlýk | Biyografi | islam | Güzeller | Paylaþ


niyazi yýldýrým gençosmanoðlu kimdir ? niyazi yýldýrým gençosmanoðlu biyografi
Canim.net
a  b  c  ç  d  e  f  g  h  ý  i  j  k  l  m  n  o  ö  p  r  s  þ  t  u  ü  v  y  z 
niyazi yýldýrým gençosmanoðlu

Niyazi Yýldýrým Gençosmanoðlu

Ýle Söyleþi

Soru : Þiire nasýl baþladýnýz? Niçin ve nasýl devam ettiniz?

Cevap : Þiire 11 yaþýnda baþladým. Ýlkokulun 4. sýnýfýnda idim. O yýl Erzincan zelzelesi olmuþtu, ilk þiirimi, Erzincan zelzelesi üstüne yazdým ve okuldaki duvar gazetesine konuldu. Sonra kendimi þair sanmýþ olacaðým ki, çeþitli konularda þiirler yazmaya baþladým. Bugüne kadar da hiç býrakmadým. Yazdýklarýmdan bilinmeyenler, bilinenlerden çoktur. Þiire niçin devam ettiðime gelince; kýsaca, en müessir ifade tarzý olduðu için; deyebilirim.

Soru : Eserleriniz konusunda bir kaç söz :

Cevap : Ýlk eserim, "Bozkurtlarýn Ruhu 1952", "Gençosman Destaný 1959", "Kür Þad ihtilâli Destaný 1970", "Malazgirt Destaný I97I", "Bozkurtlarýn Destaný 1972" ilk ikisini, þimdi beðenmiyorum. Son üç destanýn beðendiðim taraflarý vardýr.

Soru : Þiirde "ölçü" sizce ne demektir; hangi ölçüyü tasvib ediyorsunuz?

Cevap : Þiiri olan milletlerin, ayný zamanda þiir gelenekleri, þiir kurallarý da var demektir. Þiir, bu kendine mahsus gelenekler ve kurallar içinde geliþir, güzelleþir, büyür... "Ölçü" de, þiirin kurallarý cümlesin-dendir. "Ölçü" derken "aruzu" ve "hece" yi kastediyorsunuz sanýrým, ikisi de bizimdir ve biri birinden çýkmýþ kadar yakýnlýklarý, benzerlikleri vardýr. Baþka milletlerin de aruzu kullanmalarý, bu ölçünün bizim "milli þiir ölçümüz" olmadýðýna delil teþkil etmez.
Ölçüsüz (serbest) þiirin de kurallarý gelenekleri vardýr; baþýboþ deðildir.

Soru : Dil konusunda düþünceleriniz, þiirde dil?

Cevap ; Dil deyince, konuþulan dili anlýyorum. Dilin geliþip zenginleþmesinde, güzelleþmesinde yazarlarýn, þairlerin büyük görevleri olduðuna inanýrým- Ayný zamanda Türkiye'de yayýmlanan eserlerin, bütün Türk dünyasýnda kolayca okunup anlaþýlýr bir nitelikte olmasýna taraftarým.

Þiirde dil, ana unsurdur. Kelimeler seçilir; ölçülür, biçilir... Þiir dili, mensub olduðu dilin kaymak tabakasýdýr. diyebilirim.

Soru : Eski þairlerden ve yaþayanlardan sevdikleriniz kimlerdir?

Cevap : Bu soru çok tehlikeli ve politik.-Eski þairlerden sevdiklerim çoktur. Kopuzu ile ilk deyiþi söyleyenden tutunuz da, sanatý aþk ve iman olarak anlayan, gördüklerini, duyduklarýný, sezdiklerini anasýnýn ak sudu ile yoðurup ana diliyle söyleyen Türk þairlerinin hepsini severim.

Mutlaka bir isim istiyorsanýz; son büyük þairimiz Yahya Kemal'dir.

Yaþayanlara gelince; Þiiri heves ve caka satma ölçüsünden çýkarabilmiþ þairlerimiz vardýr. Arif Nihat Asya, yaþayan en büyük þairimizdir.

Soru : Genel olarak, san'atta gaye ne olmalýdýr? San'atta hedef söz konusu mudur?

Cevap : San'atta hedef, söz konusudur. Hedefi olmayan san'at, ayný zamanda anlamý olmayan bir meþgaleden ibarettir.

Edebiyat, musiki, mimarî, resim, heykel, tiyatro, sinema, þiir... geçmiþin derinliklerinden günümüze ve geleceðe doðru filizlenen san'at dallarýdýr. Her dalýn gayesi, beslendiði topraðýn, içtiði suyun, soluduðu havanýn, tadýný, rengini, özsuyunu ihtiva eden en olgun ve en güzel meyveyi verebilmek ve bu meyvelerle milletinin ruhunu besleyebilmektir.

Soru : Kendine has bir "Millî Türk San'atýnýn" kaynaklarý neler olabilir, neler olmalýdýr?

Cevap : Türk San'atýnýn kaynaklan, pek tabii ki, üç bin yýllýk Türk harsý (kültürü) dýr-Kökü bu kaynaða varamayan san'at cýlýz kalmaya, hattâ kurumaya mahkûmdur. Nitekim, günümüzdeki, san'at anarþisi, köksüzlükten, yani Türk harsýnýn derin kaynaklarýna inmemekten ve onu inkâr etmekten ileri gelmektedir.

Bugün þiirle uðraþan yüzlerce þairden pek azý, divan þairimiz hakkýnda bilgi sahibidir. Divan þiirimizi, halk þiirimizi bilmeyen; kimselerin, bir san'at anlayýþý olabileceðine de inanamýyorum.

Soru : Ýktisadî geliþmeler, ananevi cemiyet yapýsýnda bazý deriþiklikler yapmaktadýr. Bu deðiþmenin san ata yüklediði görevler var mýdýr? San'atla cemiyet töreleri arasýnda bir münasebet bir dayanýþma düþünülebilir mi?

Cevap : Ýktisadî geliþmeler, cemiyet yapýsýnda deðiþiklikler elbette yapar. Hatta, cemiyetin baþýný döndürüp tepe taklak edebilir. Ýþte marifet, bu baþ dönmesini önlemek ve iktisadî geliþmenin yaptýðý sarsýntýya kaptýrmadan milleti, hedefine doðru yürütmektir. Bu iþ, san'atkârýn görevidir, iktisadî hayat, günün þartlarýna göre kendine mahsus ölçülerle deðiþebilen, deðiþmesinde de sakýnca olmayan bir olaydýr. Ancak, san'at böyle deðildir. San'at, bir harsa (kültüre) baðlý olduðu için deðiþmez; geliþir. Bu bakýmdan, iktisadî geliþmenin ölçüleri ile san'-attaki geliþmenin ölçüleri ayrý þeylerdir.

Ýktisat, nasýl ki cemiyetin maddesi ise, san'at manâsýdýr. Bu bakýmdan, manânýn bozulmamasý san'atkârýn sorumluluðuna býrakýlmýþtýr. Manâ, yukarýda söylediðimiz gibi, üç bin yýllýk bir geçmiþten günümüze getirdiðimiz ve geleceðe götüreceðimiz harsî (kültürel) deðerlerimiz olduðuna göre, san'atkârýn görevi, iktisadî geliþmenin baþ dönmesini millî deðer ölçüleri dahilinde gidermektir. Þayet san'atkâr da kendini iktisadî geliþmenin hazzýna kaptýrmýþsa cemiyet dediðimiz gemi batar.

Soru : Memleketimiz göz önüne alýndýðý takdirde, iktisadî ve sosyal geliþmelerin Türk san'atýna etkisi ne olmuþtur? Batýya dönük bir sosyal yapýyý öngören beyinlerin, san'atýmýz ve sanatkârlarýmýz üzerinde ne dereceye kadar tesirleri olmuþtur? "Batýya dönük Türk san'atý ne demektir?

Cevap : Memleketimizdeki iktisadî ve sosyal geliþmelerin plânsýz, programsýz, anormal oluþu, san'atkârý þaþýrtmýþ; san'atý öldürmüþtür. Daha doðrusu, memleketimizde sosyal ve iktisadî "geliþme" deðil, "deðiþme olmuþtur.

Ýktisat, sosyal hayat, san'at hayatýmýz bir anarþi içindedir. Anarþi bitmedikçe, bu soruya sýhhatli bir cevap vermek mümkün deðildir.

Batýya dönük sosyal yapýyý benimsemek, batmaktýr. Batýnýn bin yýllýk hedefi, Türk milletini, kendilerine benzeterek yer yüzünden silmektir. Türk kafasý taþýyanlarda böyle "beyinbulunamayacaðý için, bunlar olsa olsa beyinsizlerdir. Batýya dönük "Türk San'atý" diye bir þey olmaz. Bu Batý taklitçiliði olur. Nitekim olmuþtur. San'at diye pazara getirilen kýrk yýllýk san'at Batý mukallitliðinden baþka bir þey deðildirler.

Soru : Halka dönük san'at ne demektir? Bu deyimden anlaþýlmasý lâzým gelen þey nedir? Genellikle nasýl yorumlanmaktadýr? Bu yorumun Türk San'atýný olumlu bir þekilde etkilemesi mümkün müdür?

Cevap : Halka dönük san'at, halkta bulunan iþlenmemiþ cevheri alýp iþlemek ve halka vermektir. "Halka dönük" deyimini uyduranlar, bunu bizim anladýðýmýz manâda anlamazlar. Onlar, halkta bulunan iþlenmiþ, iþlenmemiþ bütün cevherleri ufalayýp toz etmekte, kýsa zamanda onu da kendilerine benzetmeye çalýþmaktadýrlar.

Bu "dönekler" taifesinin Türk san'atýný olumlu veya olumsuz hiç bir þekilde etkilemeleri mümkün deðildir. Kendileri çalar, kendileri dinlerler... Ancak, bu gürültüyü kesmenin tek çâresi vardýr. O da Türkçü san'atkârlarýn yetiþmesi ve canlarýný diþlerine takýp çalýþmalarýdýr.

Soru : Bugün "Türk San'atý millîdir." diyebilir miyiz?

Cevap : Ortada Türk san'atý varsa, elbette millîdir. Fakat Türkiye'de yaþýyor, Türkçe konuþuyor diye her san'ata "millîdir> diyemeyiz.

Soru : Türk san'atý millî kaynaklarýndan kopmuþ mudur? Niçin? Nasýl?

Cevap : Kopmuþtur. Þöylece açýklayabiliriz; Cumhuriyetimizin kuruluþuyla birlikte Atatürk, Türk dilinin araþtýrýlmasý, geliþtirilmesi için "Türk Dilini Tetkik Cemiyeti" (Türk Dil Kurumu) ni kurdu. Sebebi : yapýlan inkýlâbýn meydana getirdiði kopukluklarý telâfi etmek ve millî kültür kaynaklarýmýzýn yolunu açmaktý. Sonra "Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti" (Türk Tarihi Kurumu) nu kurdu Sebebi : Türk tarihinin, dolayýsý ile Türk kültürünün en derin kaynaklarýna inmenin yollarýný aramaktý. Atatürk'ün geçmesiyle adý geçen cemiyetler, önce adlarýný sonra istikametlerini deðiþtirdiler. Böylece Atatürk'-ün, millî kaynaklarýmýzla kurmak istediði baðý koparmýþ oldular. Bu baðý yeniden kurmak için, millî kaynaklarýmýzý teþkil eden ve her t"iri bir hazine deðerinde olan eski san'at ve harsýmýza ait eserlerin gün ýþýðýna mutlaka çýkarýlmasý gerekmektedir. Çünkü; San'atýmýzýn týlsýmý, büyüsü, ihtiþamý... bütünüyle ortaya çýkmadan onu geliþtirmek ve büyütmek mümkün olamaz.

Soru : Türk san'atýnýn ve san'atkârýnýn millî olabilmesi için gereken þartlar nelerdir? Siz Türk San'at hareketlerine yön verecek tir kiþi olsanýz, neler yaparsýnýz?

Cevap : Millî olmanýn ilk þartý inanmak, sevmek ve saymaktýr. Sonra araþtýrmak ve yorucu, sabýrlý çalýþmayý göze almaktýr. San'atýn millî olabilmesi, millete benzemesi, onu yansýtmasý demektir. San'atkâr da öyle; þartlarýný yukarýda saydýk.

San'at araþtýrma iþi olduðu kadar, ayný gamanda bir eðitim iþidir de. Bu bakýmdan, ciddi san'atkârlara bir takým imkânlar hazýrlanmasý, verilmesi lâzýmdýr.

Soru : San'atkârýn, milletinin tarihi ve gününün insaný ve olaylarý ile münasebetinde bir denge düþünülebilir mi?

Cevap : Tarih, milletlerin hafýzasý olduðuna göre, aklýn ve mantýðýn iþlemesinde de büyük rolü vardýr. Dünü hatýrlayamayan bir insan, bugünün manâsýný anlayamaz. Yeni doðmuþ bir çocuk nasýlsa, öyledir. Hâfýzasýzlýk devam ettikçe, çocuklukda devam eder. Milletler de insanlar gibidir.

Geçmiþlerini hatýrlamalarý, hattâ bu hatýralarýný daima canlý tutmalarý gereklidir. Geçmiþteki acý olaylarýn tekrar olmamasýný saðlamak; tatlý olaylar yaratmak, tarih! ve tarihteki yerimizi, tarihi yapan atalarýmýzý hatýrlamakla mümkün olabilir.

Bu konuda san'at en uygun, en etkili bir vasýtadýr. San'atýn konusu eski olmakla san'at eski sayýlmaz. Geçmiþle gelecek arasýnda köprü kuramayan san'atkâr, görevini kavrayamamýþ demektir. Ayný zamanda san'atýn manâsýný da anlayamamýþtýr.

Millet, sanatkârlarýnýn verdikleri eserler ölçüsünde vardýr. San'at eserlerinin aksettirebildiði manâ ile þahsiyet kazanabilir. Öyleyse, geçmiþle günümüz, hatta geleceðimiz arasýnda denge kurmak ve "dün", "bugün", "yarýn"diyebileceðimiz dayanaklar üzerine kurulan bir köprüden asýl hedefe yürümek mümkün olabilecektir. Bu hedef, Türk düþüncesinin, Türk san'atýnýn dünya ölçüsünde insanlýðý kucaklamasýdýr. Bu görevi Türk milletine Tanrý'nýn verdiðini unutmamalýyýz.

Soru : "San'atkârýn dünyasý" denilen "dünya" nedir, ne olmalýdýr?

Cevap : San'atkârýn dünyasý, san'atýný icra ederken, içinde bulunduðu ruh halidir diyebilirim. Bu icra sýrasýnda san'atkâr, yaþadýðý çevreden uzaklaþýr ve yeni bir çevreye intikal eder, Yani kendinden geçer. Tasavvuf deyimiyle, bir vecd ve istiðrak haline bürünür. Bu deyimden anladýðým budur ve doðrudur. Gerçek sanat eseri, ancak böyle bir ruh haline geçilmeden verilemez.

Soru ; Siz Türk þiirinde yepyeni bir çalýþmanýn temsilcisisiniz diyebiliriz. Yani Destan'dan bahsetmek istiyorum, destan nedir? Türk sanatýnda yeri nedir, ne olmalýdýr?

Cevap : Destan, milletin, en yüksek duygu, düþünce ve isteklerini ifade eden ve deðiþmez özelliði, kahramanlýk olan eserlerdir. Bu konuda, bir ingiliz þairi þöyle diyor: "Bir kahramanlýk þiiri, þüphesiz ki, insan ruhunun baþarabileceði en büyük eserdir>. (Türk Ans. Cilt 13)

Türk destan kaynaklarý, pek çok zengin olmakla beraber, hemen hemen (Maraþ Destaný hariç) hepsi ham madde halinde bulunmaktadýr. Henüz tam bir destan niteliði kazandýrýlmadýðý için destanýmýz, san'at ölçüsünde^ifadesini bulamamýþtýr. Bu, edebiyatýmýz sakatýmýz, þiirimiz top yekûn harsýmýz bakýmýndan büyük bir noksanlýktýr. "Türk Destaný" ný iþlemek günümüzün san'atkârý için bir vecibe olduðu kadar, milletimiz için de büyük bir ihtiyaçtýr.

Soru : "Kür Þad Ýhtilâli Destaný" ve "Bozkurtlarýn Destaný" adlý eserlerinizle bugünün insanýma ve Türk milletine vermek istedikleriniz nelerdir?

Cevap : Yukarýdaki cevaplarýmýzda uzak-yakýn temas ettiðimiz gibi, geçmiþle, günümüzle ve gelecekle baðlantý kurmak zorundayýz. Millet olarak var olmamýzýn, yaþayabilmemizin ve atalarýmýzýn Tanrý'dan alýp bize miras býraktýklarý büyük ülkümüzü gerçekleþtirebilmemizin tek þartý budur. Destan, tek baþýna bir konu olmakla beraber, san'atýn her dalýna konu ve ilham veren derin, geniþ ve gür bir kaynaktýr. Yukarýda adý geçen kitaplarýmla bunu yapmak istedim. Ayný zamanda destan, millî þuuru dinç tutan, millî î dinamizmi yoðuran en büyük amillerden biridir. Millî þuur olmadan, millî hiç bir þey yapýlamayacaðýna göre, gençlerin þuurlarýna, bilenmiþ bir süngü parlaklýðý ve keskinliði kazandýrmak istedim. Destanda ibretler vardýr; dünya görüþümüz vardýr; acýlarýmýz, mutluluklarýmýz vardýr... Bunlarý yansýtmaya çalýþtým. :

Soru : Türk þiirinin geleceði konusunda düþünceleriniz, genç þairlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Cevap ; Türk þiirinin büyün bir geçmiþ? vardýr. Bugün þiir, pek az ve zayýf, fakat kökü saðlam olduðu için, deminden beri söylediklerimiz ölçü olarak alýnýrsa Türk þiiri yeni bir merhaleye girecek ve özlenen büyük þiir doðacaktýr, sanýrým.

Büyük þiir, daha doðrusu büyük san'at, durup dururken, doðmaz. Büyük heyecan ister. Büyük heyecanlar yaratýlýnca büyük san'atkâr da kendiliðinden gelir. Geçmiþte san'-atýn her dalýnda verdiðimiz büyük eserlerin, son bin yýllýk tarihimizdeki oluþlarýný hatýrlarsak, bu iddiamýzýn doðruluðu meydana çýkmýþ olur. Þunu da belirteyim ki, geçmiþimiz bize en büyük heyecan kaynaðý olarak þimdilik yeter. Onu, günümüze aktarýp dünü bugünle yoðurabilecek san'atkâr ister. Genç þairlerimizin bu nokta üzerinden hareket etmelerini tavsiye ederim

Töre / 1973 / Sayý : 22




Bu biyografi (niyazi yýldýrým gençosmanoðlu) 5184 kez okundu.

Biyografi: niyazi yýldýrým gençosmanoðlu Hayatý-yaþamý hakkýnda bilgi veriyor.

iletisim  Reklam  Gizlilik sözlesmesi
Diger sitelerimize baktiniz mi ? Radyo Dinle - milli piyango sonuclari - 2017 yeni yil mesajlari - Güzel sözler Sohbet 2003- 2016 Canim.net Her hakki saklidir.